26 Ocak 2013 Cumartesi

Assassin's Creed'i Neden Seviyoruz?



Bugüne kadar çok bahsettim, hep anlatıp durdum. Beni tanıyan, özellikle Twitter'da takip eden herkesin kafasını çokça şişirmişimdir bu konuda (ama şişirilmeyecek gibi değil ki efendim). Bu defa da uzun cümlelerle, paragraflarla değil; maddeleyerek özetleyeyim, dedim. İşte Assassin's "Bir Oyundan Daha Fazlası" Creed'in sevilme nedenleri;

  • Öncelikle eğlenceli ve özgün oynanışı. Yakın dövüş, klasik kesici silahların kullanımı, "serbest koşma", platform ögeleri, her yere dilediğince tırmanabilme, çeşitli bulmacalar gibi farklı oynanış dinamiklerini bir araya getirebilmiş olması.
  • Sadece bir oyun değil, oyunlarla anlatılan ana hikâyenin yanında; kısa filmler, animasyon filmler, romanlar, ansiklopediler, çizgi romanlarla desteklenen geniş bir hikâye örgüsü olması.
  • Çooooook geniş bir oyun evreninin olması. Hem Animus sayesinde modern zamanla tarihi birleştirebilme özelliği; hem de Adem'le Havva'nın bile çok öncesinden başlayıp 2012'ye ulaşan upuzun bir tarih aralığını doldurabiliyor olması. Tarihten istediğiniz herhangi bir konuyu rahatlıkla bağlayabilirsiniz Assassin's Creed serisine.
  • Hem binlerce yıl öncesiyle günümüz arasında bağ kurabilen, hem de zaman zaman oynanış elementi olarak kullanılabilen "Apple of Eden".
  • Bildiğimiz tarihle, günümüz gerçekleriyle mitolojiyi çok iyi bir şekilde harmanlayabilmiş olması.
  • Çok derin 2012 (21 Aralık) teorileri. 2012'nin geride kalmış olmasına bakmayın; oyunun hikâyesi, arka plânda kendi kurgusuna göre hâlen gerçeklere bağlı şekilde ilerliyor!
  • İnsanın yaratılışını ve -bu kısım insanları rahatsız edebilir ama- bildiğimiz semavi dinleri sorgulaması. Özellikle Papa'nın çok etkin olduğu dönemlerde İtalya'da geçen Assassin's Creed II ve Brotherhood oyunlarında bu durum çok irdelenmişti.
  • İlk Medeniyet, "Önceden Gelenler" (The Ones Who Came Before) şeklindeki mitolojik insan(?) topluluğunun oyundaki önemli yeri.
  • Tarihteki ünlü olayların ve durumların arka plânını kendi kurgusuyla birleştirerek çok güzel bir şekilde anlatması.
  • Muhteşem hikâyeleri.
  • Hem dönemine göre farklılık gösteren, yerine uyan; hem de o andaki duyguları en iyi şekilde yansıtabilen şahane müzikleri.
  • "Da Vinci'nin şifresi"
  • Osmanlı'nın en heybetli zamanlarında İstanbul'da geçen bir oyununun, yani "bizden tanıdık bir şeylerin" de olması.
  • Oyuna çok iyi yedirilmiş, gerçeğine de olabildiğince benzetilmeye çalışılmış, Sanat Tarihi okullarında "İşte o zamanlar tam da Assassin's Creed'deki gibiymiş" şeklinde anlatılan şehir tasarımları.
  • Oynarken, oyunda geçen zamanı, dönemi en iyi şekilde hissettiğiniz atmosferi.
  • Çok ince düşünülmüş, hiç beklemediğiniz anlarda ters köşede bırakan plot-twistleri.
  • Klasik "biz-onlar", "dost-düşman" ayrımını kendi hikâyesi içinde sorgulayıp; siyahla beyazın olmadığına, herkesin, her şeyin gri olduğuna ikna etmesi.
  • Bütün seri boyunca düşman olarak gösterdiği topluluğun liderini sevdirebilecek kadar iyi, detaylı karakter tasarımları.
  • Ezio Auditore, Desmond Miles, Haytham Kenway gibi oyun tarihine geçmiş önemli karakterler yaratmış olması.
  • Kendinizi karakterlerin yerine koyabildiğiniz, hikâyenin akışına çabucak sokan epik anlatımı.

Evet, şimdilik aklıma gelenler bunlar. Daha da şu an aklıma gelmemiş, başka güzellikleri var elbet. Ama genel hatlarıyla böyle bir seri, Assassin's Creed. E haydi, ne duruyorsunuz? Let's play...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder