28 Ocak 2012 Cumartesi

Turnuva Görememiş En Güzel Formalar


Geçen gün forma tasarımlarımdan bahsetmiştim. Yeni sezon için yeni tasarımlar yaparken çok sevdiğim Hollanda Milli Takımının çok sevdiğim turnucusunu işlemeye karar verdim. Tasarım yaparken de aklıma şu yukarıdaki forma ve dolayısıyla böyle bir seri yapmak geldi. Bu seride, farklı sebeplerden turnuvalarda giyilememiş olan güzel milli takım formalarını paylaşacağım.

  

Bu forma, bence Hollanda'nın son yıllarda giydiği en güzel formadır. Hatta belki de tarihinin en iyilerindendir. Fakat 2002 Dünya Kupası için tasarlanan bu forma, Van Gaal yönetimindeki takımın elemeleri geçememesi (ve en kötüsü İrlanda'ya geçilmesi!) üzerine bir turnuvada giyilememiş oldu.


Formanın en güzel yanı, siyah desenlerin siyah şortla tamamlanmış olması. Fakat Hollandalılar bu formayı daha çok turuncu şortla giydiler. Zaten bu nedenle şu yukarıdaki dandik fotoğrafı bulmak bile 45 dakikamı aldı!


Formanın turuncu şortlu kombinasyonu da böyle bir görünüm alıyor. Portakallar, Euro 2004 elemelerinde daha çok bu kombinasyonu giydiler.




O 2 yıllık dönemin deplasman forması da bu. Diğerinin kontrastı gibi tasaralanmış. Aynı kalıp, aynı renkler... Gerçi Hollandalılara kızmamak gerek. Dönemin şartları; koskoca Adidas, Nike, bütün takımlara tek bir kalıp hazırlıyordu ve millet de çaresiz aynı formaların farklı renklilerini giymek zorunda kalıyordu. Turnuva boyunca da aynı görüntü aklımıza kazınıyordu. Hey gidi günler...

23 Ocak 2012 Pazartesi

Theeselvargen Efsanesi: Forma Tasarımlarım

PES'in yapımcısı Konami'nin en güzel yaklaşımı, oyunun lisans eksiğinin kapatılabilmesi için yamacılara türlü imkânı sunmasıdır. Bu çizgisini yıllardır bozmayan güzide yapımcımız Konami, PES 2011'de de oyuna yeni liglerin yamalanabilmesi için PES Ligi ve 2.k Ligi adında iki yeni lig uydurdu. Bu liglerde tamamen Konami çalışanlarının bir taraflarından uydurulmuş takımlar yer alıyordu.

PES 2011'in ilk çıktığı günler... Tuttuğum ya da sempati duyduğum her takımla önceki yıllarda çeşitli modlar, kupalar oynamış olmanın verdiği bıkkınlığı yaşıyordum. Yeni bir soluk, yeni bir heyecan aradığım o dönemde aklıma yeni bir fikir belirdi: "Ulan şu Konami'nin koyduğu uyduruk takımlardan biriyle Master Lig yapsam ya..."

Artık kendi kulübümü yaratmak istiyordum. Takım lisanssız olduğu için istediğim şekilde forma düzenlemesi yapabilecektim. Konami'nin muhteşem ötesi yeniliğiyle artık yeni stat bile yapabiliyordum! Öyleyse yola çıkmanın tam zamanıydı...

Ben de kadrosu nispeten daha adamakıllı olan Theeselvargen'ı seçerek uzun hikâyemize başladım. Tam 10 sezonluk kariyerin ardında birbirinden farklı tasarımlar ve "THS Park" adındaki şirin stadımızda dolu dolu geçirdiğimiz yılların hatıraları kaldı.

PES 2012 çıkınca aynı olaya devam etmek istedim. Theeselvargen'ı yeniden seçtim. Bu kez daha farklı bir stat ve yine türlü tasarımlarla yoka çıktım.

İşte yazıyı bağlayacağım noktaya da gelmiş olduk. Şimdi burada FM'ciler gibi Theeselvargen'la yaşadığımız Avrupa maceralarından, lig şampiyonluklarından bahsedecek değilim. Benim asıl mevzum, -başlıktaki gibi- forma tasarımlarım. Geçen yılki tasarımlar, kendi içimde yaşadığım hoşluklar olarak kaldı. Ama bu defaki kariyerimde yapacağım tüm tasarımları sezon sezon paylaşacağım. Şimdi de ilk sezonla başlıyorum...

Asaletin Rengi: Mor İç Saha Forması


Yakın çevremdekiler bilir, mor en sevdiğim renktir. Giyimimden tutun masaüstümün arka plânına kadar(!) mor renge rastlanır. Hem güzel bir renktir; hem de fazla tercih edilmez, farklıdır, aykırıdır. Hoşuma gider.

Bu sıfırdan başladığım kariyerde de ilk iç saha formam olarak moru seçtim. Beyaz yaka, kol ucu ve çoraptaki beyaz desenin yanında şort olarak da beyazı seçmem, bence formayı tamamladı. Özellikle dar kesim yapınca daha da hoş durdu.


Şampiyonlar Ligi maçlarında kombinasyon yapmak zorunda kaldım. Yani aslında oyun maçtan önce çıkıp: "Git şu formayı değiştir, yoksa maça almam!" demedi tabii ki; ancak ben farklı hoşluklar yaşanması ve formasal görüntünün gerçekçi olması amacıyla bazı maçlarda yukarıdaki kombinasyonları yapma mecburiyetinde hissettim. Fena da olmadı hani...

Gri Deplasman Forması


İç sahada morun koyuca bir tonunu kullandığım için açık renk bir deplasman forması yapmam gerekti. Ve mor formada bolca beyaz desen kullanmış olmam sebebiyle de beyaz dışında bir renge yönelmek istedim. Aklıma ilk önce sarı gelmişti fakat önceki kariyerimde hiç tek başına kullanmadığım griyi kullanmaya karar verdim. PES Ligi'ndeki takımların epey renkli olmasından dolayı da tahmin ettiğimden çok fazla kez başvurdum bu formaya. Mordan farklı olarak bunu klasik kesim yaptım. Formanın asıl şortu siyah. Fakat tek bir maçta, Şampiyonlar Ligi'ndeki Inter maçında gri şortlu kombinasyonunu giydirdim bizim çocuklara. Lan o maçta da kaç top direkten dönmüştü, 88'de çok saçma bir golle yenildim... Neyse...

Oyunda sadece 2 futbolcu formasına izin verilmesi ve 3. formanın da çok uç durumlar dışında gerekmemesi sebebiyle 3. forma yapmadım bu sezon. Zaten hiç işim de düşmedi. Bu yüzden şimdi kaleci formalarımı tanıtıyorum

Bordo Kaleci Forması


Oyunda kaleci formaları için de sadece 1 taneye izin veriliyor. Ben de o hakkımı bu yukarıdaki bordo-siyah formayla kullandım. Sırtın farklı renk olmasını -çubuklular dışında- hiç yapmamıştım. Kaleci formalarında çok kullanılmış olan ancak benim önceki kariyerimde hiç yapmadığım bir tasarımdı. Değişiklik olsun, dedim. Siyahın aşırılığını dağıtmak, formaya bir nevi nefes aldırmak için beyaz çorap koydum. Fontların da çok parlak olmasını istemediğimden kırık beyaz diyebileceğimiz bir tonda ayarlardım.

Rüştü'ye Selam Forması


Bana göre Türk futbolunun gelmiş geçmiş en iyi kalecisi Rüştü'dür. Ve onun da en iyi zamanında, yani 2002 Dünya Kupası'nda giydiği forma yukarıdaki gibidir. Hep aynı kaleci formasını görmek sıktığı için bir değişiklik yapmaya karar verdim. Ve bordonun yerine bu yukarıdakini yaptım. Rüştü'nün 2002'de giydiği formadan tek farkı, koldaki beyaz Adidas 3 çizgisidir. Formalarımın Adidas'la bir alâkası olmadığı için onları koymadım - hoş, zaten onu koyabileceğim tasarım kontenjanı da kalmamıştı. Yine de bordo formayı tam terk etmiş değilim. Arada birkaç maç bordoyu giydirip, sonra değişiklik olsun diye yine bunu ayarlıyorum.

İlk sezon tasarımlarım bunlardı. Eğer yazıyı baştan sona okuma gayretini gösterdiyseniz, gerçekten teşekkür ederim. O kadar uzun olmuş ki, ben bile kontrol etmek için okurken zorlandım. Sonraki sezonlarda yapacağım tasarımları, muhtemelen 1-2 hafta sonra, yine burada paylaşacağım. Son olarak, tasarımsal açıdan her türlü öneriye de (Hani olursa...) açık olduğumu belirteyim.

11 Ocak 2012 Çarşamba

Futbol


Futboldan son zamanlarda epey soğusam, hatta nefret edecek noktaya gelsem de işte bazen öyle şeyler oluyor ki; içimdeki sönmekte olan futbol ateşini körüklüyor.

Dün gece de öyle bir şey oldu Emirates'te. Thierry Henry... Sheva ve R9'la birlikte, futbol ateşiyle tutuştuğum günlerin vazgeçilmez golcüsü... Arsenal'da efsanelik mertebesine yükselmiş bir futbol yıldızı...

O adamın yuvasına dönüş günüydü dün. 4,5 yıl sonra Arsenal'la ilk maçına çıktı. Yedekti, sonradan girdi ve herkesin ondan şu 2 ayda çokça yapmasını beklediği hareketi henüz sahada 10 dakikayı doldurmuşken yaptı. Sol çaprazda aldı topu, sadece kaleye baktı ve uzak direğe...

Tribündeki Beckham'a bakın golden sonra. Kimdir o? Arsenal'ın ezeli rakibi Manchester United'da yıllarca oynamış ve takımın efsanelerinden olmuş bir başka yıldız. Arsenal'ı seviyor mudur? Sonsuz saygısı olduğuna eminim. Hem Arsenal'a, hem Henry'ye... İşte o yüzden tribündeydi dün. Bu önemli anı canlı görmek istedi. Henry'nin, efsanesi olduğu takımla yıllar sonra sahaya çıkışını görmek istedi. Ve o golden sonra da çok sevindi. Mutluluğu, televizyon yayınındaki o 2 saniyede bile çok kolay anlaşılıyor. Arsenal'la alâkası olmayan bir adam niye o kadar mutlu olur ki? Cevabı, benimkiyle aynı: Futbola olan sevgisinden...

İnsanları futbola, spora bağlayan, böyle hikâyeler. Henry'nin bütün kariyeri böyle goller atmakla geçti. Özellikle de Arsenal formasıyla... Hepimiz onun Arsenal'a döndüğünü duyduğumuzda, sınırlı zamanı böyle goller atarak geçirmesini umuyorduk. Ve o da en başından selamı çaktı.

Elle gol attırmış, milletin hakkını çalmış... Hiç umrumda değil. Ben sadece bana futbolu sevdiren adamlardan birini yeniden doya doya izlemek istiyorum. Bu kopmak üzere olduğum zamanda beni yeniden futbola bağlamasını istiyorum. Gerisi gerçekten hiç önemli değil.