30 Ocak 2013 Çarşamba

Akustika - 6


Yine Manga'dan güzel bir performans. Bu kez, orijinalinde sözleriyle müziği arasında uyumsuzluk olan duygusal bir parçanın, daha 'hakkı verilerek' hazırlanan akustik versiyonu. 'Her aşk ölümü tadacak'...

26 Ocak 2013 Cumartesi

Assassin's Creed'i Neden Seviyoruz?



Bugüne kadar çok bahsettim, hep anlatıp durdum. Beni tanıyan, özellikle Twitter'da takip eden herkesin kafasını çokça şişirmişimdir bu konuda (ama şişirilmeyecek gibi değil ki efendim). Bu defa da uzun cümlelerle, paragraflarla değil; maddeleyerek özetleyeyim, dedim. İşte Assassin's "Bir Oyundan Daha Fazlası" Creed'in sevilme nedenleri;

  • Öncelikle eğlenceli ve özgün oynanışı. Yakın dövüş, klasik kesici silahların kullanımı, "serbest koşma", platform ögeleri, her yere dilediğince tırmanabilme, çeşitli bulmacalar gibi farklı oynanış dinamiklerini bir araya getirebilmiş olması.
  • Sadece bir oyun değil, oyunlarla anlatılan ana hikâyenin yanında; kısa filmler, animasyon filmler, romanlar, ansiklopediler, çizgi romanlarla desteklenen geniş bir hikâye örgüsü olması.
  • Çooooook geniş bir oyun evreninin olması. Hem Animus sayesinde modern zamanla tarihi birleştirebilme özelliği; hem de Adem'le Havva'nın bile çok öncesinden başlayıp 2012'ye ulaşan upuzun bir tarih aralığını doldurabiliyor olması. Tarihten istediğiniz herhangi bir konuyu rahatlıkla bağlayabilirsiniz Assassin's Creed serisine.
  • Hem binlerce yıl öncesiyle günümüz arasında bağ kurabilen, hem de zaman zaman oynanış elementi olarak kullanılabilen "Apple of Eden".
  • Bildiğimiz tarihle, günümüz gerçekleriyle mitolojiyi çok iyi bir şekilde harmanlayabilmiş olması.
  • Çok derin 2012 (21 Aralık) teorileri. 2012'nin geride kalmış olmasına bakmayın; oyunun hikâyesi, arka plânda kendi kurgusuna göre hâlen gerçeklere bağlı şekilde ilerliyor!
  • İnsanın yaratılışını ve -bu kısım insanları rahatsız edebilir ama- bildiğimiz semavi dinleri sorgulaması. Özellikle Papa'nın çok etkin olduğu dönemlerde İtalya'da geçen Assassin's Creed II ve Brotherhood oyunlarında bu durum çok irdelenmişti.
  • İlk Medeniyet, "Önceden Gelenler" (The Ones Who Came Before) şeklindeki mitolojik insan(?) topluluğunun oyundaki önemli yeri.
  • Tarihteki ünlü olayların ve durumların arka plânını kendi kurgusuyla birleştirerek çok güzel bir şekilde anlatması.
  • Muhteşem hikâyeleri.
  • Hem dönemine göre farklılık gösteren, yerine uyan; hem de o andaki duyguları en iyi şekilde yansıtabilen şahane müzikleri.
  • "Da Vinci'nin şifresi"
  • Osmanlı'nın en heybetli zamanlarında İstanbul'da geçen bir oyununun, yani "bizden tanıdık bir şeylerin" de olması.
  • Oyuna çok iyi yedirilmiş, gerçeğine de olabildiğince benzetilmeye çalışılmış, Sanat Tarihi okullarında "İşte o zamanlar tam da Assassin's Creed'deki gibiymiş" şeklinde anlatılan şehir tasarımları.
  • Oynarken, oyunda geçen zamanı, dönemi en iyi şekilde hissettiğiniz atmosferi.
  • Çok ince düşünülmüş, hiç beklemediğiniz anlarda ters köşede bırakan plot-twistleri.
  • Klasik "biz-onlar", "dost-düşman" ayrımını kendi hikâyesi içinde sorgulayıp; siyahla beyazın olmadığına, herkesin, her şeyin gri olduğuna ikna etmesi.
  • Bütün seri boyunca düşman olarak gösterdiği topluluğun liderini sevdirebilecek kadar iyi, detaylı karakter tasarımları.
  • Ezio Auditore, Desmond Miles, Haytham Kenway gibi oyun tarihine geçmiş önemli karakterler yaratmış olması.
  • Kendinizi karakterlerin yerine koyabildiğiniz, hikâyenin akışına çabucak sokan epik anlatımı.

Evet, şimdilik aklıma gelenler bunlar. Daha da şu an aklıma gelmemiş, başka güzellikleri var elbet. Ama genel hatlarıyla böyle bir seri, Assassin's Creed. E haydi, ne duruyorsunuz? Let's play...

25 Ocak 2013 Cuma

Akustika - 5


Bu şarkıyı zaten paylaşacaktım, ama hazır 2-3 gündür bir şey yazmıyorken ve yeni yazı da biraz uzun olacakken, önden ara sıcak olarak Akustika koyayım dedim. Muse'dan bir başka güzel akustik performans. Hâlihazırda çok sevdiğim Plug in Baby'nin en az orijinali kadar iyi olmuş bir şekli.

*Dakika 3.00 civarına dikkat. Matt soloya yanlış notadan giriyor; ama takılmadan, hatta hiç hissettirmeden hemen düzeltiyor. Zaten oradaki hafif gülüşme de kayda yansımış.

**Videodaki görüntünün sesle hiçbir alâkası yoktur. Videoyu yayınlayanın "Muse'dan bir performansın görüntüsünü koyalım" düşüncesinden başka bir şey değil. Yoksa akustik performans sırasında baterinin dibine vurup, elektro ve bas gitar kullanılmıyor!

22 Ocak 2013 Salı

Akustika - 4


Bu kez Anathema'dan güzel bir akustik performansı paylaşıyorum. Orijinalini çok sevdiğim, her dinleyişimde duygulanıp, kapılıp gittiğim çok güzel bir parçanın akustik versiyonu. 'Flying'... Keyifli dinlemeler...

21 Ocak 2013 Pazartesi

Akustika - 3



Serimizde bugün çok farklı bir şarkı paylaşıyorum. Orijinalinde orkestral, sözsüz olan bir parçanın, tek kişilik dev bir orkestra tarafından yapılmış muhteşem bir akustik yorumlaması. Sözü fazla uzatmadan sizi bu güzel performansla başbaşa bırakırken, parçanın aslının şu şekilde olduğunu hatırlatmak istiyorum.

19 Ocak 2013 Cumartesi

Teknolojinin Geldiği Sondan Bir Önceki Nokta


Oyun dünyasında artık bir dönemin sonuna, yeni bir dönemin başına geliyoruz. Xbox 360'la başlayıp, PlayStation 3 ve Wii ile devam eden nesil artık ömrünün sonuna geldi. Geçtiğimiz yıl WiiU'nun çıkışıyla başlayan yeni nesil, bu yıl asıl babalar, Xbox ve PlayStation'ın yeni konsollarıyla kendini bulacak.

Fakat gelişen teknoloji ve özellikle mobil cihazların gelişerek birer oyun konsoluna dönüşmesi, klasik konsol yapımcılarını çok farklı denemelere mecbur bıraktı. Önümüzdeki haziranda E3 fuarında detaylıca göreceğimiz (hatta yeni PlayStation'ın önümüzdeki haftalarda tanıtılacağı söyleniyor) yeni konsollarla ilgili bilgiler de sızmaya ve açıklanmaya devam ediliyor.

İşte o bilgilerden şimdiye kadarki en önemlisi, Xbox'ın Kinect'le çalışacak 'IllumiRoom' görüntü sistemi (Illuminati?). Kinect'in bulunan ortamı taraması sonucu, artık oyunlardaki görüntü televizyonlardan taşarak odayı kaplayacak. Odamız koca bir oyun alanı olacak. Oyundaki ortamın iyice içine girebileceğiz (tabii annelerimizin televizyonun yanına koyduğu ıvır zıvırlar müsade ederse).

PlayStation cephesindeyse daha farklı çalışmalar yürüyor. Onlar bu tarz görüntü sistemlerinden ziyade, kontrol sistemlerine kafa yoruyorlar. Dokunmatik ekranlı, hareket algılayıcı (nine-axis) gamepad'ler tasarladıkları konuşuluyor - ve hatta buna yönelik patentler aldıkları biliniyor.

Yeni nesille tanışmamıza henüz birkaç ay var. O zamana kadar yapabileceğimiz, yukarıdaki videoyu bol bol izleyerek kendimizden geçmek.

18 Ocak 2013 Cuma

Akustika - 2


Akustika serimizin bu ikinci ayağında, 'çok sevdiğim bir grubun çok sevdiğim bir şarkısının çok sevdiğim bir akustik performansını' paylaşıyorum. Manga'nın Şehr-i Hüzün albümünün bu güzel şarkısı, Cevapsız Sorular, geçen yıl çıkan "e-akustik" albümlerinde de yer almıştı. İşte bu da o akustik hâlinin çok güzel bir canlı performansı...

15 Ocak 2013 Salı

Akustika



Yeni bir seriye daha başlıyorum. Artık çok beğendiğim akustik performansları bu başlıkta yayınlayacağım.

Siftahı da Muse'la yapmak olurdu. Sing For Absolution'ın bu akustik hâli, orijinalinden daha güzel olmuş. Gözlerinizi kapayın ve Matt'e kulak verin...

14 Ocak 2013 Pazartesi

İbretlik



Hayatımda bu kadar imrenmedim herhalde. Hangisini ne kadar iyi biliyor; derecesi, seviyesi tartışılır elbet. Ama hiç de boş değil. 16 yaşında 20 dil ne demek yahu? Bildiği dil yaşından fazla. Hem çok hevesli, hem de öğrenme kabiliteti çok yüksekmiş arkadaşın. Ne diyeyim, helâl olsun.

Bu arada bizim dili de biliyormuş ama telaffuzu pek iyi değil. Dakika 10 civarında konuşuyor.

Şnayder


Son 6-7 yıldır dünya futbolunda göz ardı edilemeyecek bir yerin var. Real Madrid ve Inter gibi kulüplerde oynamışsın. Hollanda milli takımının değişmezlerindensin. Bilmem kaç turnuvada oynamışsın. Dünya Kupası finali görmüş; Şampiyonlar Ligi kazanmışsın. Başarılar, ünler...

Ama şu yukarıdaki adam yüzünden senelerdir ismin doğru telaffuz edilmiyor. Çok sinir bozucu değil mi? Alman Bernd Schneider'den bahsediyorum. Onun Leverkusen'de ve Alman milli takımında hatrı sayılır bir geçmişi olmasa, belki de Sneijder'la ilgili senelerdir bu telaffuz sorunu yaşanmayacaktı. Adam öyle bir kazıdı ki aklımıza "Şnayder"i; "Snaydır"a da "Şnayder" diyoruz yıllardır. Bakalım, buraya gelirse (Allah korusun) nasıl bir yol katedeceğiz Sneijder'ın telaffuzu konusunda.

11 Ocak 2013 Cuma

Ali Sami - 2


Dün akşam FIFA 13'teki bir detaydan bahsetmiştim. Olayın devamında hem Balotelli, hem de takım, performansını artırarak devam etti. Ligde puan farkını açarak liderliğimizi sürdürdük. Bu arada Balotelli de gollerini atmaya devam etti. Fakat ben dünkü olayın tatlı bir anı olarak kalacağını düşünürken, bizi çekemeyen ibne basın, spekülasyon üretmeye devam etti. Yazıyorlar da yazıyorlar: "Artık İngiltere'de daha fazla kalmak istemiyor", "Devre arasında takımdan ayrılmayı düşünüyor", "Daha sıcak bir yerde oynamak istiyor", "Bayern'in teklifiyle ilgileniyor", "Bodrum'a yerleşip domates yetiştirmek istiyor"... Devre arasına kadar bi' durmadılar. Kariyerin arayüzü Balotelli haberlerinden geçilmiyordu. En son Balotelli yine geldi: "Hoca sen bakma bunlara. Takır takır oynuyoruz, ligin anasını ağlatmışız, keyifler gıcır, illa bokluk çıkaracaklar. Devreyi en yakın rakibin 7 puan önünde bitirmişiz, 19 maçta 20 gol atmışım. Daha Allah'tan belamı mı istiyorum? Niye gideyim? Boş ver sen bu herifleri."

Daha bu muhabbet ne kadar sürer, bilmiyorum. Basının en iyi oyuncuma sarması sinir bozucu olsa da, oyunda böyle detayların olması çok hoşuma gidiyor. Gelişme olursa yine burada yazarım.

10 Ocak 2013 Perşembe

...Ali Sami!


Fiorentina'yla 3 senelik gurur dolu maceramın sonuna gelmişim. En uygun adres Manchester City. Kabul ediyorum teklifi, düşüyorum Premier Lig yoluna. Sezona çok da iyi başlıyoruz. İlk haftalarda üst üste galibiyetlerle ligin ilk sırasına yerleşiyoruz. Forvet desen, takımın en bereketli yeri. 5 tane rotasyon oyuncum var. Mümkün olduğunca şans vermeye çalışıyorum. Her biri birbirinden coşkulu; takır takır...

Derken bir gün bir habere rastlıyorum: "Hava durumu Balotelli'yi gitmeye zorluyor." Neyse, deyip devam ediyorum. Birkaç gün sonra, "İklimden nefret eden Balotelli, tekliflerle ilgileniyor" şeklinde bir manşet. Habere bakıyorum: "Barcelona ve Real Madrid'in ilgilendiği, soğuk ve yağışlı havadan şikayetçi Balotelli, yeniden sıcak bir yerde oynamak istiyor. Fakat henüz City'ye ulaşmış resmi teklif yok." Ben iyice şaşırıyorum. Birkaç gün daha geçiyor. Balotelli benimle konuşmak istiyor: "Hocam (aslında "boss" diyor da böyle çevirdim), basında yazılanlara aldırış etmeyin. Ben burada olmaktan, bu takımda oynamaktan mutluyum. Sadece sürekli yağan yağmura alışık değilim. Havanın daha yumuşak ve kuru olduğu yerlerde yetiştim ben. Arz ederim."

ADAMLAR OYUNA "İNGİLTERE'DEKİ İKLİMİN GÜNEYLİ FUTBOLCULAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN YARATACAĞI SONUÇLARI" KOYMUŞLAR! DAHA NE OLSUN!

Böyle bir özellik menajerlik oyunlarında olabilir - ki muhtemelen Football Manager'da vardır. Ama FIFA'nın böyle bir durumu akıl edip, kariyer moduna özellik olarak koyması... HAKİKATEN İNANILIR GİBİ DEĞİL HAŞMET!

9 Ocak 2013 Çarşamba

Buz


Donuyoruz sevgili futbol severler. İstanbul goygoyundan sıra gelmese de, memleketin birçok yerinde son yılların en soğuk günleri yaşanıyor. Tabii, burada kar yağmıyor, ama şu 3 gündür buradaki kuru soğuğu, ayazı kelimelerle anlatamıyorum. Sadece 5 dakika yolda yürümek bile, açık yerlerinizi neredeyse felç edebiliyor. Yüzler, eller perişan. Dışarıyı geçtim, evin içinde bile hissediyoruz bu soğuğu. Evin her mevsim en sıcak olan odasında, üstümde iki kat kıyafetle oturuyorum. Kapıyı pencereyi geçtim, panjurlar bile kapalı. Antalya'nın cehennem gibi yazında, 50 dereceye varan sıcaklıklarda evi buz tutturabilen klima en son ayarda çalışıyor. Tüm bunlara rağmen hâlâ üşüyoruz. Mutfak zaten evden bağımsızlığını ilân etmek üzere. Oda sıcaklığında duran damacanadan buz gibi su çıkıyor. Evde canım sıkıldıkça gidip dışarıya baktığım mutfak camına 3 metreden fazla yaklaşmak mümkün değil. Haberlerde rastladım, Antalya'da son 8 yılın en soğuk gecesi yaşanmış. Kim bilir ülkenin başka nerelerinde ne soğuk rekorları kırılıyordur.

Bu arada... İstanbul çok soğukmuş, deli gibi kar yağıyormuş. Evet, evet....