16 Şubat 2013 Cumartesi

Akustika - 9


Baştan söyleyeyim, bu seferki paylaşımımızın "kaydı" pek iyi değil. Hem ses kalitesi biraz kusurlu, hem de Matt mikrofonu gerçekten berbat kullanmış. Ama hem şarkı çok güzel, hem de bu akustik performansı ayrıca hoş olmuş. Yani mutlaka dinlenmesi gerek. Zaten öyle olmasa burada paylaşmazdım. Muse'un ilk albümünden uzun isimli bir parçanın güzel bir akustik çalışması: 'Hate This & I'll Love You'...

13 Şubat 2013 Çarşamba

Rönesans'tan Bir Kız Tavlama Macerası


Sevgililer gününe özel, bugün bir kız tavlama macerasından bahsedeceğim. Hem de -başlıkta da gördüğünüz gibi- Rönesans'tan, 1476'nın Floransa'sından...

Bir kıza nasıl yaklaşılması (ya da nasıl yaklaşılmaması) gerektiğini gösteren; ama vazgeçmemenin, peşinden 'koşmanın' elbet sonuç getireceğini de anlatan kısa ve hoş bir video. Tüm platonik aşıklara gelsin...

12 Şubat 2013 Salı

Durma...

Çekinme.
Hareket etmekten,
Adım atmaktan çekinme.
Yaptıklarının sonuçlarına katlanmaktan çekinme.
Çünkü yapmadıklarının sonuçları daha ağırdır çoğu zaman.
Bunu göze alabiliyor musun?
Alma.
Değmez çünkü.
En kötü yaptığın bile hiç yapmadığından iyidir.
Ama bunu,
En kötü yaptığının burukluğunda değil;
Hiç yapmadığının hüznünde anlarsın ancak.
Beceri değildir hayatın anahtarı;
Cesarettir,
Yılmadan devam edebilmektir.
Durduğun sürece,
Ne kadar iyi yürüdüğünü düşünmenin bir önemi yoktur.
Yürümektir önemli olan.
En kötü yürüyen de olsan;
Usanmadan yürüyebilmektir mutluluğun sırrı.
Hatta haddini bilmeden koşabilmektir bazen.
Durmak,
Yerinde saymak değil;
Sürekli gerilemektir hayatta.
Yerinde sayabilmek için bile yürümen gerektiğini,
Durunca kaybettiklerin fark ettirir sana.
Yaşam durmuyor.
Yakalamak için,
Kaçırmamak için,
Hareket etmelisin.
Sadece bir kere dur.
Son duruşun olsun.
Neden hareket etmen gerektiğini iyice kavra.
Her şey istediğin gibi olsun...

6 Şubat 2013 Çarşamba

Otantik


Son zamanlarda beni en çok 'önemli' hissettiren, Nike'tan gelen basın bültenleri. "Değerli basın mensubu..." diye başlayınca mail'lar, önceden: "Basın mensubu mu? Ne basın mensubu? O kim? Blogger'ım ben!" tepkisi veriyordum. Sonradan alıştım, hatta hoşuma gitmeye başladı. Doğrusu, forma mevzusuyla yakından alâkadar biri olduğum için en yeni formaların en detaylı fotoğraflarına anında ulaşabiliyor olmak çok memnun ediyor beni. Zaten beni eski blog zamanından beri 'ağlarına' dâhil etmiş olma sebepleri de budur. Sağ olsunlar...

Konumuza geçelim. Geçen gün Brezilya'nın yeni formaları için Nike'tan mail geldi yine. Çok güzel bir forma. Son zamanlarda Brezilya formalarını pek beğenmiyordum ama gerçekten bu defa takdirimi kazandılar. Klasik, hafif retro bir tasarımla, sade, şık bir forma yaratmışlar. Formanın güzelliği bir yana, benim takıldığım asıl konu başka.

Birkaç detaylı, güzel foto var. Onlara bakarken çok dikkatimi çeken bir husus oldu. Nike'ın 'Authentic' serisine başladığından beri son 2 (ya da 3) yılda 'elit' takımlarının formalarına koyduğu t-bant ve lazer deliklerinde -Brezilya'ya has- çok ince bir düşünce göze çarpıyor. Formanın yanlarında birkaç sıra hâlinde bulunan lazer deliklerinin en tepesindekileri, Brezilya'nın 5 Dünya Kupası zaferiyle kazandığı 5 yıldıza ithâfen yan yana 5 yıldız şeklinde basmışlar.


Ne kadar küçük, ama ne kadar anlamlı bir detay; değil mi? Zaten günümüz formalarına güzellik katan da, öyle abartılı desenler değil; böyle ufak ama mânâlı detaylar. Özellikle Nike ve Umbro çok iyi yapıyor bunu. Bu da ilgili en taze örnek olmuş. Buradan tebriklerimizi iletelim ve 'sorumlu bloggerlık anlayışımız' gereği elimize geçen detaylı fotoların kalanını da şöylece paylaşalım:






*Fotoğrafları büyük (orijinal) hâllerinde görüntülemek için üstlerine tıklayın.

5 Şubat 2013 Salı

"Cinsellik"

"Cinsel eylem insanlara ne kötülük etti ki kimse yüzü kızarmadan söz edemiyor ondan? Ciddi ve terbiyeli konuşmalarda neden yer verilmiyor ona? Hiç sıkılmadan öldürmek, çalmak, aldatmak diyebiliyoruz da ona gelince susuveriyoruz. Neden acaba? Yoksa onun sözünü ağzımızda ne kadar az harcarsak düşüncesini kafamızda o kadar büyütmeye hak mı kazanıyoruz? Çünkü belirsiz olan, en az kullanılan, en az yazılan, en saklı tutulan sözler; en iyi ezberlenen, en çok kişi tarafından bilinen sözlerdir. Her yaştaki, her baştaki insan onu, ekmeği bildiği kadar bilir. Dile, sese, harfe gerek olmadan herkesin içine yazılır."

"Suskunluğun dokunulmazlığı içine kapamışız cinsel eylemi. Çıkarmak bir suçtur oradan onu, suçlamak ve yargılamak için bile olsa. Ancak dolambaçlı sözler ve resimlerle kırbaçlamaya kalkabiliriz onu. Böylesine tiksindirici olmak bir suçlu için ne büyük şeref! Adalet dokunmayı, bakmayı suç sayıyor bu suçluya? Cezanın ağırlığı özgürlük, dokunulmazlık kazandırıyor suçluya. Kitaplar için de öyle olmuyor mu? Ne kadar yasaklanırsa o kadar çok satılıyor, daha çok okunuyorlar."

Montaigne, "Denemeler"

Akustika - 8



Bu seriyi çok sevdim. Ne zaman bloga bir iki gün bir şey yazamasam, araya sıkıştırıyorum; sayfa güncel kalıyor. Gerçi sevmesem zaten hiç açmazdım ya... Ama son zamanlarda konuyla fazlasıyla alâkadar olduğumdan, bu seri ayrıca bir gözdem konumunda. Bu "boşluk doldurma" meselesi de ayrı bir hoşluğu tabii. Neyse...

Muse'un en sevdiğim ve aynı zamanda en popüler şarkılarından Muscle Museum'ın akustik performansı. Muse'un akustik çalışmalarını diğer akustik performanslardan ayıran en önemli güzellik, Matt'in akustik gitarda da elektroda yaptıklarının aynısını yapabilmesi. Tabii ki iki enstrüman arasındaki farklardan dolayı bire bir aynı ses çıkmıyor; ama akustik gitarın kendine has hoşluğuyla farklı bir güzel tat meydana geliyor. İşte bu performansta da aynı durum söz konusu.

Görüntü kalitesinin berbatlığı için kusura bakmayın, akıllı fırınla çekmişler herhalde. Ama ses iyi, gayet anlaşılır.

2 Şubat 2013 Cumartesi

Rio 2016'da Neler Olacak?


Bugün çok enteresan bir haber duydum. Riot Games başkanı, IOC ile görüşmelerin sürdüğünü ve komitenin, e-sporların Rio 2016'da yer almasına sıcak baktığını açıklamış. ('Riot' Games, 'Rio'... Bir şeyler dönüyor ya, neyse...)

E-spor zaten apayrı bir tartışma konusu. Çok basit bir düşünceyle, video oyun turnuvası mantığıyla başlayıp artık iyice profesyonel bir iş hâline gelmiş durumda. Bu işle çok ciddi ilgilenen oyuncular var. Profesyonel takım hâline gelip, turnuvadan turnuvaya koşup ödül kovalıyorlar. Kupalar, ligler derken e-spor, başlı başına bir sektör hâline gelmek üzere. Hâl böyleyken, aktivitenin bir Olimpik dal şekline de bürünmesi, hem popülerliğini artıracak, hem de Olimpiyatlara kuşkusuz farklı bir tat katacaktır.

Ama bu söylentiler gerçekleşse bile yarışmaların ne şekilde yapılacağı, nasıl kriterler belirleneceği merak konusu. Her ikisini de çok iyi biliyorum; fakat zihnimde e-sporları Olimpiyatlara oturtamıyorum.

Bir de şu geliyor aklıma. Diyelim Olimpiyatlarda -bahsedildiği gibi- League of Legends ve Starcraft (hatta belki de FPS'ler) yer alacak. Bunun canlı yayını nasıl olacak? Düşünsenize, Levent Özçelik mikrofon başında: "Ve Fransız oyuncudan pentakill geldi!", "Rus oyuncu bugün takımını tam anlamıyla sırtlıyor, 14'üncü kill streak'i oldu." vs.

Ya da en iyisi Murat Kosova anlatsın. Zira kendisi hâlihazırda League of Legends'ın Türkiye sunucularının seslendirmecisi (bkz. http://youtu.be/x0UcW2XZwIA). Tecrübelidir yani bu konularda.

Bu proje gerçekleşir mi, bilmiyorum. Ama gerçekleşirse ilgi büyük uyandıracağı kesin.

1 Şubat 2013 Cuma

Akustika - 7


Kargo'nun eski vokalisti Koray Candemir'in, Komedi Dükkanı'na konuk oyuncu olarak katıldığı bir bölümün arasında, programın daimi müzisyeni Özer Atik'le birlikte sergilediği çok güzel bir performans. Şarkıyla ilgili tek bildiğim de bu performans. Aslında nedir, nasıl bir şarkıdır; yoksa sırf burada mı seslendirdiler, hiç bilmiyorum. Ama çok güzel bir parça. Ara ara açar dinlerim. Sağlam bir akustik çalışma...